Ölüm ve Kabrin Karanlığı

İnsanoğlunun varlık yolculuğu dört âlemde gerçekleşmektedir: dünyadan önce ruhlar âlemi, dünya, berzah ve ahiret âlemi. Her insan sırasıyla bu âlemlere yolculuk yapacak, mükemmelliğe ulaşmak için bu yolları kat edecektir. Dünyada yaşayan insan, ölüm ile berzah âlemine intikal eder. Ölüm, onu bu dünyadan koparandır, başka bir âleme götüren. Ölüm, insan ruhunun bedeninden ayrılması, dünya hayatından koparak başka bir âleme yolculuk etmesidir.

İmam Seccad'a (as.): “Ölüm nedir?” diye sorulduğunda, cevaben şöyle buyurdular: “Ölüm, mümin için kirli ve üzeri haşarat dolu elbiseyi çıkarmak, ağır zincirlerden kurtulmak ve en kıymetli elbiselere, güzel kokulara, en iyi cennet bineklerine ve evlerine ulaşmak demektir. Kâfir için ise, kıymetli elbiseyi çıkarmak, çok sevdiği evlerden ayrılmak, kirli ve eziyet verici elbiselere bürünmek, dehşet verici büyük azaba yakalanmaktır.”

Ölüm esnasında her insan yaşantısı itibariyle bir takım zorluklara düşecektir. Azrail’in ruhu almaya geldiğinde günahkârlar, Allah’ın emirlerini dinlemeyenler ve bir ömür haksızlıklarla yaşayanlar hayal bile edemeyecekleri acıları tadacaklardır. Ve her şey can verme acısıyla da bitmeyecektir, ruhun bedenden çıkmasından sonra birde kabir hayatı vardır.

İslam ümmeti öldükten sonra kişinin hayatının sürdüğü ve kıyamet gününe kadar durumuna göre, nimet veya azap içerisinde olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. İşte ölümden sonra başlayıp, kıyamet gününe kadar süren bu hayat sürecine berzah hayatı denir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Onlardan birine ölüm gelince: ‘Rabbim! Beni geri çevir, belki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi işler yaparım’ der. Hayır; bu söylediği sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir (berzah) engel vardır.” Muminun- 99/100

Allame Tabatabi, kıymetli eseri el-Mizan tefsirinde bu konuda şunları yazıyor: “ayetteki berzahtan maksat kabir âlemidir. O ise, insanın öldükten sonra kıyamet gününe kadar yaşadığı misal alemidir. Ayetin söz akışından bu anlaşılır. Şia kanalıyla Hz. Resulullah ve Ehli Beyt imamlarından nakledilen mütevatir hadisler ile Ehli Sünnet kanalından gelen hadisler de buna delalet etmektedir.”

Hz. Ali’den (as.) nakledilen uzunca bir hadiste, imam berzah âlemi hakkında şunları buyurmuştur: “İnsan ömrünün son günü ve ahiret hayatının ilk günü yetiştiğinde kişi ihtizar halinde iken, o kimsenin malı, evlatları ve ameli tecessüm bularak gözünün önüne gelir. İhtizar halinde olan bu şahıs malına dönerek; ‘Allah’a yemin olsun ki seni kazanmak için çok çaba sarf ettim; şimdi söyle senden bana ne hayır vardır’ der. Mal cevabında: ‘benden sadece kefenini alabilirsin’ der. Sonra evlatlarına dönerek; ‘Allah’a yemin olsun ki sizin seveniniz ve koruyanınız idim, şimdi söyleyin bana ne faydanız olacak’ Onlar: ‘Biz seni mezara kadar uğurlar ve gömeriz’ derler. Sonra ameline dönerek; ‘Allah’a yeminler olsun ki, senden yüz çevirirdim, sen bana çok yorucu ve ağır gelirdin. Şimdi senden bana gelecek hayır nedir?’ diye sorar. Amel onun cevabında: ‘ben Rabbine sunuluncaya kadar, kabirde ve kıyamet gününde senden ayrılmayacağım, sürekli yanında bulunacağım’ der.

Eğer dünyadan göçen insan, Allah’ın dostlarından ise, ameli onun yanına, en güzel kıyafette olan güzel yüzlü, güzel kokulu bir insan şeklinde gelerek: ‘Seni bütün üzüntü ve tehlikelerden kurtuluş ve cennet nimetleriyle müjdeliyorum. Hoş sefa geldin’ der. Sonra böylece o insan dünyadan cennete göçer. O kendine gusül vereni tanır ve acele etmesi için ona yalvarır ve kabri cennet köşelerinden bir köşe olur.

Ama eğer ölen kimse Allah’ın düşmanı ise, ameli onun yanına en kötü kokular içerisinde en çirkin bir yaratık halinde gelir ve: ‘Sana cehennem ateşini müjdelerim’ der. O adam da ona gusül verenleri tanır, ancak onu kabre götürenlere onu geciktirmeleri için yalvarır. Kabirde nekir ve münker meleklerin sorularına cevap veremez, onlarda demir bir topuzla ona öyle bir şekilde vururlar ki, yeryüzünde cinler ve insanlar dışındaki bütün canlılar bundan korkar. O öyle bir darlık içine düşer ki, kabrinin onu sıkması sonucu o bir mızrak ve mızrak ucu gibi erir ve incelir. Bu sıkma sonucu beyni kulak ve tırnak kısmından dışarı fışkırır. Sonra Allah yerdeki yılan, akrep ve haşereleri ona musallat eder. Kıyamet kopuncaya kadar bedenini ısırıp kopararak ona azap ederler. Bu dönem o kadar zorlu bir dönem olur ki kıyametin bir an önce koparak, bu zorluktan kurtulmasını arzu eder.”

Evet, insan ölmesi ile birlikte yeni bir yaşama başlar. Berzah âlemi ve kabre konulmasıyla birlikte bu yeni yaşamında onu birçok zorluklar beklemektedir: kabrin dar, karanlık olması, insanın orada tek olması, nekir-münker meleklerin sorguya çekmesi, vahşi hayvanların saldırması ve kabir sıkması. Bunlar her insanın başına gelecek olan hadiselerdir, fakat bunlar sonucu insanda oluşacak acının azlığı, çokluğu ve süresi dünya yaşantısındaki amellere bağlıdır. Örneğin, dünyada namazı hafife alan, yardıma muhtaca yardım etmeyen, dedikodu yapan ve ailesine karşı kötü davranan kimsenin kabir sıkması da dehşet verici olacaktır.

YORUM EKLE