Bizler ramazan ayının ilk gecesinde şu duayı okuyoruz:
“Allah’ım bu ayı bize selamet kıl ve selamet ile sonuçlanmasını nasip et.”
Bu şu anlama gelmektedir; insan mübarek ramazan ayında samimi bir dost ile irtibat halindedir hal böyle iken her daim hürmetini korumalı, onun pak ve münezzeh oluşundan faydalanmalı, ondan arınmayı talep etmelidir.
Genelde şu soru zihinlere gelmektedir; bu ayda bizim en önemli vazifemiz nedir?
“İkbâlû’l-A’mâl” adlı kitabında Merhum Seyyid ibn Tâvus gibi büyüklerimizin bizlere genelde söyledikleri hatta mübarek ramazan ayına girilmeden öncesinde şu desturları zikretmekteler ki o da “Nefsin” Muhasebeye çekilmesidir. Yani insan Ramazan ayına girmeden önce, Ramazan ayının içerisinde özellikle gecelerinde kendi amellerini dikkatle hesaba çekmeli ve şuna bakmalı; eğer işleyeceği bu amelle Allah katında, Allaha sunulduğunda utanmasına mı sebep olacak yoksa bu amel onu mutlu ve hoşnut mu kılacak?
(Kişinin kendisini) muhasebeye çekme konusu da malum; ilk etapta bir harama düşüp düşmediğini, bir farzı yerine getirip getirmediğini hesaba çekmeli ve daha sonraki aşamalarda ise amellerini güzelleştirmesi konusunda kendisini hesaba çekmeli. Örneğin namazların ilk vaktinde ve huşu içerisinde kılması gibi ve diğer amellerine de buna benzer şekilde özen göstermeli.
Bu yüzden ibadet tavsiyelerinde şu var; başkaları karşısında mahcup olmamak için onların bizi; kıyamet gününde, berzah âleminde, melekût âleminde hesaba çekmeden biz kendi nefsimizi ve amellerimizi bu dünyada hesaba çekmeliyiz.
Bizler sıradan bir misafirliğe gideceğimiz zaman kılık kıyafetimize, temizliğimize, davranışlarımıza özen gösteriyoruz ve o misafirliklerde de bizi ağırlayanlar dış görünüşümüze, temizliğimize bakıyorlar. Hal böyle olunca Allah’ın bu davetine katılırken kedimize çeki düzen vermeliyiz ve unutulmamalıdır Allah sadece zahirimize değil batınımıza da hâkimdir. Zira insanın batınî çirkinlikleri insanı çirkin kılar. İnsanın bu sebepten ötürü Allah katında mahcup olmaması için özellikle bu misafirliğe kabul görüldüğümüz mübarek ayda kendisini sürekli hesaba çekmesi ve Rabbin dergâhında, bu kutlu misafirlikte kendisinden utanç kaynağı olabilecek zahirî ve batınî çirkinliklerini arındırması gerekir.
Büyüklerimiz tarafından bizlere söylenen amel ve desturlar ise şunlardır; Ramazan ayı İmam Mehdi’ye (af) nispet verildiği için bu ayda kişinin kendisini onun huzurunda olduğunu bilmesi gerekir. Tıpkı şaban ayında kendisini Peygamber Efendimizin huzurunda olduğunda bilmeli ve recep ayında da kendisini Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (as) huzurunda olduğunu bilmeli.
Ramazan ayı Allah’ın ayı olduğundan bizler kendimizi Allah’ın velisi ve halifesi olan İmam’ın huzurunda olduğumuzu görmeliyiz. Peki, bu nasıl olacak? Nasıl ki biz babamızın karşısında, üstadımızın karşısında veya başkalarının karşısında kendimizi utandıracak bir amel işlemiyorsak, Allah’ın halifesi huzurunda da böyle yapmalıyız. Yaptıklarımız amel defterimize işlenmekte; her cuma akşamı ve pazartesi günü ona sunulmakta. Peki, kendimizi nasıl korumalıyız?
İmam Mehdi (af), Şeyh Müfid’e yazmış oldu övgü mektubunda bu konuya değinmektedir:
“Eğer Şialarımız velayetimize ve itaatimize yaptıkları ahde vefalı kalsaydılar bizimle buluşmaları ertelenmez ve gerçekleşirdi. Beni görme arzuları ilim ve marifet dolu bir şekilde gerçekleşirdi. Ama ne yapalım onların amel defterleri bize geldiğinde içerisinde öyle şeyler görüyoruz ki bu bizi üzüyor ve biz bunu tasvip etmiyoruz.”
Ve İmam şöyle devam ediyor:
“Eğer onlar kendilerini ramazan ayının dışında da her daim bizim huzurumuzda olduklarını bilseler; bizim buluşmamız gerçekleşirdi.”
Ama temel desturlara gelince; Merhum Allâme Tabâtabâî’nin öğrencilerine salık verdiği tavsiyelerde şöyle geçmektedir:
“İnsan çirkin alışkanlık ve huylarını incelemeli, amelleri arasında kalbini en çok karartan, seyr-i sûluk ve yücelmesine engel olan amelin hangisi olduğunu bulmalı.”
Bazıları çok konuşma hastalığın duçar, bir başkası namahreme bakma hastalığına ve bir başkası da şeytanî düşüncelere müptela.. Bunların tamamı insanın yücelmesine engeldir. Allah şeytan hakkında Kur’ân’da şöyle buyurmaktadır:
"اِنَّهُ يَرٰيكُمْ هُوَ وَقَب۪يلُهُ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْۜ"
"O ve taifesi sizin onları görmediğiniz yerlerden sizi görürler."
Kimi gözünden dolayı, kimi dil ile yapılan günahlarından ve sözlerinden ötürü yere çakılır. Kısacası insan kendini ince bir hesaba çekmeli, kendisinin yücelmesine ve maneviyatına engel olan o hata ve günahını bulmalı ve bu mübarek ayda ise onunla ciddi bir şekilde savaşmalı. Her ne kadar bu ayda şeytanların eli ayağı zincirlere vurulmuş olsa da onların askerleri nefs-i emmareler insana saldırır. İnsanlar kendilerinin zayıf noktasının nerede olduğunu bulmalı ve saldırılar karşısında durmalıdır.