Büyük Ortadoğu Projesi ve Siyonist Zulümler

Büyük Ortadoğu Projesi ve Siyonist Zulümler

 

Büyük Ortadoğu Projesi ve Siyonist Zulümler

 

1982’de dünya Siyonist örgütü’nün yayınladığı “The Zionist Plan For The Middle East” (Ortadoğu için Siyonist plan) başlıklı rapor, bugün yaşanan vahşeti izah ediyor. İsrail ve ABD kesinlikle böyle bir devlet kurma peşindedir, bunu İsrail'in ilk cumhurbaşkanı David Ben-Gurion’un, 1948’de İsrail devletinin kurulusunu ilan ettiği konuşmasında şöyle dile getiriyor:

—Filistin’in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimince çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir başka harita daha vardır: Nil’den Fırat’a kadar!...”

1933’te Polonya’da doğan, Nazi-belsen toplama kampında tutulan, 1945’te İsrail’e yerleşerek orduda ve Kudüs İbrani Üniversitesi’nde çalışan, ünlü İsrailli yazarlardan İsrael Shahak, “Tevratsal Sınırlar”ı şöyle yazıyor:

—İsrail topraklarının Tevratsal sınırlarını gösteren farklı haritalar içinde en büyük sınırlara sahip olan sürüm şu bölgeleri içine alır: Güneyde tüm Sina yarımadası ve buna ek olarak kuzey Mısır’ın Kahire’ye kadar uzanan bir parçası; doğuda, Ürdün’ün tamamı ve Suudi Arabistan’ın kuzey bölgesi; Kuveyt’in tümü ve Irak’ın büyük bir bölümü; kuzeyde, Lübnan ve Suriye’nin tamamı ile buna ek olarak Türkiye’nin Van gölüne kadar uzanan büyük bir parçası ve Kıbrıs...

İsrail, bu hedefine ulaşmak için “böl ve yönet” taktiğiyle gerçekleştirmektedir. İsrail, açıkça, çevre devletlerin bölünmesini, bunun için de “gerekli her şeyin” yapılmasını ilke edinmiştir.

1982 yılında, “Dünya Siyonist Örgütü-Enformasyon Dairesi”nin İbranîce yayın organı “Kivuvim”de, İsrail dışişleri görevlisi Oded Yinon’un yazdığı, “1980’lerde İsrail için strateji” başlıklı makale, “böl ve yönet”in nasıl ve niçin tatbik edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır:

—Lübnan’ın beş bölgeye bölünmesi, Mısır, Suriye, Irak ve Arap yarımadası dâhil bütün Arap âlemi için emsaldir ve o yolda da ilerlenmektedir. Suriye ve Irak’ın etnik ve dini bakımdan ayrı ayrı bölgelere bölünmesi İsrail’in uzun vadede doğu cephesindeki birinci hedefidir. Kısa vadede hedef ise, bu devletlerin askeri gücünün zayıflatılmasıdır. Irak, bir yandan petrol bakımından zengin, öte yandan da içte bölük pörçük bir ülke olarak İsrail için sağlam bir hedef ülke olmaya adaydır. Irak’ın bölünmesi, bizim için Suriye’nin bölünmesinden daha önemlidir. Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecektir; kuzeyde bir Kürt devleti, ortada (Bağdat bölgesinde) Sünni bir devlet ve güneyde Şii devlet... Araplar arasındaki her türlü iç çatışma kısa vadede bizim lehimize sonuçlar doğuracaktır ve Irak’ın da mezhepler çerçevesinde bölünmesi gibi çok daha önemli hedeflere ulaşılması sürecini hızlandıracaktır. Bu çerçevede, üç (veya daha fazla) devlet, Basra, Bağdat ve Musul gibi üç önemli şehir merkezli olmak üzere bir oluşum sergileyecektir.

Mısır ve S. Arabistan gibi, bölgedeki kanlı oyunu hala mezhep rekabeti olarak algılayanlar yüzünden, Siyonistlere karşı birlik olunamamakta, İsrail Lübnan saldırmasından 23 gün sonra İKÖ toplanabilmektedir. Zaten birkaç ülkenin iç politikasına göre hareket eden ve temelde ABD/İngiliz emperyal hülyalarına göre kendini konumlandıran bu örgütten kim, ne bekleyebilir?

Yeni yüzyıla, yeni şartlara, yeni fırsatlara, yeni tehditlere göre yepyeni bir temsil mekanizmasının oluşturulması, yepyeni siyasi, ekonomik, askeri yakınlaşmanın temellerinin atılması gerekiyor. Bölgedeki devletlerin ömürlerinin ne kadar olacağının tartışıldığı bir dönemde, bölgeyi temsil ettiği varsayılan bu örgütün (İKÖ) geleceğinin olmayacağı bir gerçek. Çünkü ülkelerinden, topraklarından, tarihlerinden, kültürlerinden çok saraylarını, altınlarını, batı bankalarındaki paralarını, yolsuz ve zalim iktidarlarını düşünenler, ABD işgalleri kadar, İsrail saldırıları kadar bu topraklara zarar veriyor.

İsrail’in yayılmacı bir rejimdir, İsrail’in, Filistin’i sürekli işgal altında tutmasının ve işgal ettiği topraklardan çekilmemesinin sebebi de budur. Lübnan’ı bütünüyle işgal etmeyi çok istediğini biliyoruz. İsrail’in saldırgan ve ırkçı rejimi için sorun, bugün yayılmasının önündeki en büyük engel olan Hamas ve Hizbullah’ın direnişini kırmaktır. Ne Filistin’de, ne de Lübnan’da bu amacını gerçekleştiremediğinden geçici olarak geri çekildi. Gazze’den geri çekilme ile Lübnan’dan çekilmeyi yeni bir saldırı için nadas olarak kabul etmek gerekir.

Dünya halkları, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da nazizm rüzgârı estirdiğine inanıyor, Hitler’in yayılmacı ve soykırım yanlısı stratejisi tam da ABD ve İsrail’in yaptığının aynısıydı. O dönemde Hitler’i durdurmak için bir dünya savaşı çıkması gerekti. Bugün ABD ve İsrail saldırganlığını durdurmak için dünya savaşı boyutlarında bir çatışma ortamı doğar mı bilinmez ama patlak verecek çok taraflı bir savaşın sonuçları Hitler’in savaşından çok farklı olmaz.

Refik Hariri suikastını planlayıp uygulayanlar, Suriye’yi Lübnan’dan çıkararak, hem Lübnan’ı hem de Suriye’yi savunmasız bırakmak istediler ve aynı anda Suriye’ye saldırma, parçalara ayırma planlarını açıkça ortaya koydular. İran’ı da doğrudan hedef ilan ettiler. Lübnan’da Amerikancı bir darbe yapmaya kalkıştılar. Başaramayınca da, her zaman inandıkları yönteme başvurdular: açık savaş. Gazze ve Beyrut yakılıp, yıkıldı ve dünya sessiz kaldı ve Müslüman rejimler sessiz kaldı. Bölge yönetimleri kendi halklarını savunmuyorlar, zira onların rejim derdinden başka kaygıları yok.

Hamas ve Hizbullah, ABD, İngiltere ve İsrail’in yeni Ortadoğu dizaynının karşısındaki en güçlü kaleler. Bunları kontrol altına almaları mümkün değil, çünkü bu iki güç, bölgedeki Arap rejimlerinden daha güçlü, savaş Hamas ve Hizbullah’ı daha da güçlendirmektedir. Öteden beri hedef alınan ülkeler ve çıkarılmak istenen büyük Ortadoğu savaşı apaçık ortada, bu bölgesel bir savaş ve amacına ulaşana kadar durmayacaktır.

İran’dan Kızıldeniz’e kadar, büyük Ortadoğu projesi kapsamındaki bütün bölgelerde sarsıcı çatışmalar, çözülmeler, işgaller göreceğimiz kesindir, yeni yüzyıl inşasının temelinin Ortadoğu’da atılmakta, bölgedeki bütün ülkelerin çözülmeleri planlanmakta ve birinci dünya savaşı sonrası oluşturulan haritalar yeniden çizilmektedir. İşgal ve yağmanın yanı sıra etnik ve mezhep ayrılıkları, iç savaşlara dönüştürülüp yeni harita taslaklarına malzeme yapılıyor. Filistin’de uyguladıkları yöntem, Lübnan’a saldırmaları, Suriye ve Irak’ta iç savaş çıkarma çabaları hep bunun içindi.

 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER