Hz. Ali’nin Dilinden Hz. Fatıma ile Evliliği
1. Kız İsteme Merasimi
[Fatıma Zehra’yı istemek için]
Ben Resulullah’ın huzuruna gittim, beni gördüğünde gülümseyip şöyle buyurdu: Benimli bir işin mi var?
Ben akrabalığımız, ilk Müslüman oluşum, Allah yolundaki cihat ve fedakârlıklarımdan söz ettim.
Resulullah buyurdu: Ey Ali, bunların hepsini kabul ediyorum, sen benim nezdimde bunlardan daha üstünsün.
Bunun üzerine: Ya Resulullah! Bana böyle bir lütufta bulunduğunuza göre acaba sizden kızınız Fatıma’yı kendime eş olarak istememe izin verir misiniz? diye arz etim.
Resulullah (s.a.a) buyurdu: Ya Ali ! Senden önce de Fatıma’yı istemeğe geldiler, mevzuyu Fatıma'ya söylediğimde yüzünden razı olmadığı okunuyordu. Şimdi sen burada bekle, ben kızımın yanına varıp senin talebini onunla görüşeceğim ve tekrar dönüp neticeyi sana bildireceğim.
Resulullah kalkıp kızı Fatıma'nın yanına gitti. Fatıma babasını görünce hemen yerinden kalkıp Hazretin abasını omzundan aldı, ayakkabısını çıkardı, ayaklarını yıkaması için su getirdi ve ayaklarını yıkadıktan sonra geçip kendi yerinde oturdu.
Sonra Resulullah şöyle buyurdu: Kızım Fatıma!
Fatıma arz etti: Hizmetinizdeyim ey Allah’ın Resulü, buyurun!
Resulullah buyurdu: Sen Ali b. Ebutalib’i iyi tanırsın. O öyle bir kimsedir ki, sen onun akrabalık ve faziletinden çok iyi haberdarsın. Onun diğerleri karşısındaki fazilet ve üstünlüklerini, İslam dinindeki parlak geçmişini biliyorsun. Ben de Allah'tan istemiştim ki seni kendi katında en iyi ve sevimli birisiyle evlendirsin, şimdi o seni istemek için gelmiştir. Senin bu konudaki görüşün nedir?
Bu esnada Fatıma sustu ve yüzünü geri çevirmedi. Resulullah Fatıma’nın yüzünden herhangi bir rahatsızlık (razı olmamak eseri) hissetmediğini görünce yerinden kalkıp: “Allah-u Ekber! Fatıma'nın susması onun razı olduğunun nişanesidir” buyurdu.
Sonra Cebrail Resulullah'ın yanına gelip şöyle dedi: Ey Muhammed! Fatıma'yı Ali b. Ebutalib’e nikahla! Zira Allah Teala, Fatıma'yı Ali için, Ali'yi de Fatıma için beğenmiştir.
İşte böylece Resulullah benim isteğime olumlu cevap vermiş ve Fatıma'yla evlenmek iftiharı bana nasip olmuştu.[1]
2. Nikah Hutbesi
[Nikâh akdinin okunması merasimi mescitte Resulullah ve ashabının huzurunda gerçekleşti. Bu merasimde nikah hutbesini şu şekilde okudum:]
Hamd o Allah’a mahsustur ki konuşmacılara ilmine ulaşma anahtarını ilham etti, takva ehlinin kalplerini azametinin nuruyla aydınlattı, hükümlerini beyan ederek doğru yolları eğrisinden ayırdı, amcam oğlu Muhammed Mustafa’nın eliyle hak yolunu tüm insanların yüzüne açtı, onun davetini tüm inkarcıların iddialarına üstün kıldı, onun sözünü sapkınların ortaya attığı tüm sözlere galip etti, o yüce şahsiyeti peygamberlerin sonuncusu ve ilahi elçilerin efendisi kıldı.
Allah Resulü de ilahi mesajı ulaştırdı, Allah’ın emrini ayağa kaldırmak için hiçbir çabayı esirgemedi ve Allah’ın ayetlerini insanlara iletti.
Hamd o Allah’a ki kullarını kendi kudretiyle yarattı, onları dini sayesinde aziz kıldı, peygamberi Muhammed’in varlığıyla onurlandırdı ve rahmetini onlara ikram etti.
Hamd olsun o Allah’a ki bol nimetler ve sınırsız lütufların sahibidir.
Allah’ın kabulüne ve ilahi hoşnutluğa vesile olması ümit edilen bir şahadetle Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik ederim.
Allah’tan Muhammed’e salavat-u selamlar indirmesini istiyorum; öyle salavatlar ki o hazret için bereketlere vesile olsun, beraberinde mutluluk ve sevinç getirsin.
İzdivaç Allah’ın hakkında ruhsat verdiği ve emir buyurduğu işlerdendir. Şu anda gerçekleşen bu oturum, izdivaç ve ilahi emri yerine getirip onun rızasını kazanmak için teşkil edilmiştir. Şu anda Allah’ın Resulü Muhammed b. Abdullah kızı Fatıma ile evlenmeme razı olmuştur. Ben mihir olarak dört yüz dirheme karar verdim ve bu işe razıyım. Sizler de Allah Resulüne sorun ve bu işe şahit olun.
[Mecliste hazır olan Müslümanlar sordular: Ey Allah’ın Resulü! Acaba kızın Fatıma’yı Ali ile evlendiriyor musun? Resulullah da benim sözlerimi onayladı. Bunun üzerine Müslümanlar Resulullah’a tebrikte bulundular ve Allah’tan bu evliliği mübarek kılmasını istediler.][2]
3. Bir Ay Bekleyiş!
[Nikah hutbesi okunduktan sonra]
Bir ay geçti. Ben her gün Resulullah’ın huzuruna varıyordum ve cemaat namazını o hazretle kılıyordum. Ama Fatıma hakkında onunla hiçbir söz söylemiyordum. Bir gün Peygamberin eşleri bana: “İster misin Resulullah’a rica edelim Fatıma’yı senin evine göndersin ve müşterek hayata başlayasınız?” diye sordular. Benim cevabım olumluydu.
Bunun üzerine onlar Resulullah’ın yanına gittiler. Ümmü Eymen şöyle arz etti: Ey Allah’ın Resulü! Eğer Hatice hayatta olsaydı Fatıma’nın evliliğiyle gözleri aydınlanırdı. Şimdi Ali Fatıma’yı kendi evine götürmek istiyor. Birlikte yaşamak istiyorlar. Siz de eşi Ali’yle buluşturarak Fatıma’nın gözünü aydınlatın, bu iki gencin ellerini birbirine verin, böylece onların ve bizim mutlu olmamızı sağlayın.
Resulullah buyurdu: Ben öncelikle Ali’nin adım atmasını bekliyordum ama şimdiye kadar eşini benden istememiştir!
Ben o hazrete şöyle arz ettim: Ey Allah’ın Resulü! Haya mâni oluyordu ve ben sizden utanıyordum!
Bunun üzerine Resulullah eşlerine hitaben şöyle buyurdu: Hanginiz bu işin ön hazırlıklarını üstlenmek istiyor?
Ümmü Seleme dedi: Ben hizmetinizdeyim. Zeynep ve orada hazır bulunan iki kadının ismini de söyledi.
Resulullah buyurdu: Kızım Fatıma ve amcam oğlu Ali için bir oda hazırlayın.
Ümmü Seleme: “Ey Allah’ın Resulü! Odalardan hangisini arzu edersiniz?” diye sordu.
Peygamber (s.a.a) buyurdu: Kendi odanı bu iş için hazırla.
Sonra da gelinlik ön hazırlıklarını gerçekleştirmeleri ve Fatıma’yı baht evine göndermeleri için hanımlara destur verdi.[3]
4. Çeyizlik ve Ev Eşyası Temini
Resulullah bana: “Şimdi kalk ve gidip zırhını sat” buyurdu. Ben de zırhımı satıp parasını getirip Peygamberin (s.a.a) önüne bıraktım. Ne kadar olduğunu bana sormadı, ben de bir şey söylemedim. Bilal’i çağırdı ve bir miktarını ona vererek şöyle buyurdu: “Bu parayla Fatıma için ıtır (parfüm) al.” Geriye kalanını ise Ebubekir’e vererek, şöyle buyurdu: "Fatıma için uygun elbise ve ev eşyası al." Ammar Yasir ve ashaptan birkaç kişiyi de alışverişte Ebubekir’e yardım etmek üzere görevlendirdi. Onlar beğendikleri şeyi önce Ebubekir’e gösteriyorlardı, o da beğenirse satın alıyorlardı.
Onların satın aldıkları şeyler şunlardı:
1- Yedi dirhem değerinde bir gömlek
2- Dört dirhem değerinde bir başörtü
3- Hayber kumaşından yapılmış yorgan olarak kullanılan bir sergi
4- Ortası hurma lifleriyle örülmüş bir divan
5- Mısır keteninden mamul; birinin içi lifle, öbürünün ise koyun yünüyle doldurulmuş iki döşek
6- İçleri yumuşak ve hoş kokulu izhir isminde bir bitki ile doldurulmuş olan Taif malı parçasından yapılmış dört yastık
7- Yünden yapılmış bir perde
8- Yemen dokuması bir hasır
9- Bir el değirmeni
10- Bakır bir leğen
11- Deriden yapılmış bir kırba
12- Ahşaptan yapılmış bir süt kasesi
13- Bir su kabı
14- Bir adet ibrik
15- Yeşil bir sürahi
16- Topraktan yapılmış iki testi.
Bu eşyalar satın alındıktan sonra bir kısmını Ebubekir ve geri kalanını da diğer sahabeler omuzlanıp Resulullah’ın evine getirdiler.
Resulullah bu eşyaları gördüğünde onları kontrol ederek şöyle buyurdu: Allah’ım! Bunları Ehlibeytim için bereketli kıl![4]
5. Düğün Yemeği
Resulullah bana: “Ya Ali! Düğün merasimin için bolca yemek tedarik etmelisin; et ve ekmeği biz hazırlayacağız, sen de hurma ve yağ hazırla” buyurdu.
Bunun üzerine ben hurma ve yağ tedarik ederek Resulullah’ın yanına getirdim. Peygamber elbisesinin kollarını yukarı doğru katlayarak hurmaları ayıklayıp yağın içerisine döktü, “heys” denilen yemeği hazırladı. Sonra ziyafette kullanılmak üzere bize gönderdiği semiz koyun kesilip hazırlandı ve düğün merasiminde misafirlere ikram edilmesi için bolca ekmek pişirilmesini emretti.
Ziyafet için gerekli hazırlıklar tamamlanınca bana şöyle buyurdu: Şimdi istediğin herkesi düğün yemeği için davet et.
Ben mescide gittim, mescidin sahabelerle dolu olduğunu görünce onlardan bir kısmını davet edip diğerlerini davet etmemekten utandım. Bu yüzden yüksek bir yerde durarak ve herkesi muhatap alarak şöyle dedim: Hepinizi Resulullah’ın kızının düğün yemeğine davet ediyorum.
Ben insanların gruplar halinde ziyafet için hareket ettiklerini görünce cemaatin çokluğu ve yemeğin yetersiz oluşundan endişeliydim; onlardan bir kısmının yemek yiyemeyeceğinden dolayı mahcup olacağımı düşünüyordum.
Resulullah benim kaygılı olduğumu görünce şöyle buyurdu: Ya Ali! Endişe etme, ben Allah’tan bu yemeğe bereket vermesini isteyeceğim!
Misafirlerin hepsi hazırlanmış olan yemekten yediler ve sofradaki içeceklerden içtiler, sonra da benim için dua edip ayrıldılar. Yine de yemek vardı!
Resulullah’ın emriyle tabaklar getirdiler ve hazret hanımlara da yemek gönderdi. Sonra da bir tabağı yemekle doldurdu ve şöyle buyurdu: Bu da Ali ve Fatıma içindir.[5]
6. Düğün Gecesi
[Günbatımı yaklaştığında Resulullah Ümmü Seleme’ye: “Fatıma’yı yanıma getir” buyurdu. Ümmü Seleme gidip Fatıma’yı Peygamberin huzuruna getirdi. Utangaçlık ve haya duygusu Fatıma’nın yüzünü büsbütün sarmıştı, terlemesinden oluşan tomurcuklar inci taneleri gibi yüzünden akıyordu. Resulullah’ın karşısında durduğunda babasının şefkat dolu elleri onun yüzündeki duvağı kaldırdı ve ben Fatıma’nın yüzünü müşahede ettim. Daha sonra Peygamber onun elini benim elime koydu ve şöyle buyurdu: Ey Ali! Allah, Resulullah’ın kızının sana eş olmasını senin için mübarek kılsın, o senin için iyi bir eştir. Ey Fatıma! Ali de senin için liyakatli bir eştir. Şimdi evinize gidin ve benim yanınıza gelmemi bekleyin.]
Fatıma’nın elinden tutup bizim için hazırlanmış olan odaya doğru hareket ettik. Odaya girdiğimizde Fatıma çekilip bir köşede oturdu ve ben de diğer köşede oturdum. İkimiz de birbirimize olan haya ve utangaçlık duygusuyla yere bakıyorduk. Ta ki Resulullah geldi ve: “Odada kimse var mı?” diye buyurdu. “Ya Resulellah! İçeri girin, evimize hoş geldiniz, siz evimize gelmiş en üstün ve en iyi misafirsiniz” dedik.
[Resulullah içeri girdi. Fatıma’yı bir yanına beni de diğer yanına oturttu. Azıcık duraksamadan sonra Fatıma’ya şöyle buyurdu: Kızım Fatıma, kalk ve bana biraz su getir. Fatıma kalktı, odada bulunan bir kabı alıp suyla doldurup getirdi ve babasına verdi. Peygamber bereketlendirdiği o sudan azıcık miktarda Fatıma’nın başına döktü, sonra buyurdu: Dön! Bunun üzerine Fatıma babasının karşısında durdu. Hazret o sudan bir avuç alarak Fatıma’nın göğsüne serpti ve tekrar dönmesini buyurdu. Fatıma dönünce bir avuç suyu da arkadan omuzlarına serpti ve şöyle dua etti: Allah’ım! Kızım Fatıma benim yanımda insanların en sevgilisidir, Ali de benim kardeşimdir ve nezdimde insanların en sevgilisidir. Allah’ım! Sen onlar için en iyi dost ve koruyucu, en merhametli ve şefkatli yardımcısın. Bu evliliği mübarek kıl!
Daha sonra şöyle buyurdu: Ey Ali! Fatıma’yı sana emanet ettim, Allah’tan diliyorum ki bereket ve rahmetini sana nasip etsin. Hiç kuşkusuz O, övülmeye layıktır ve iyiliği boldur.][6]
7. En Samimi İlişkiler
Andolsun Allah’a! Fatıma ile olan müşterek hayatım süresince ve o dünyadan göçüp gidinceye kadar hiçbir zaman onu üzmedim, kızdırmadım ve istemediği bir işe zorlamadım. O da bu süre içinde hiçbir zaman beni üzmedi, kızdırmadı ve isteğime aykırı hiçbir adım atmadı!
Bizim ilişkilerimiz o kadar samimiydi ki ne zaman mahzun ve hüzünlü olsam Fatıma’nın yüzüne bakmak kalbimdeki üzüntüyü söküp atmaya yetiyordu, Fatıma’nın simasına baktığımda tüm hüzünleri unutuyordum![7]
[1] - El-Emali, Şeyh Tusi, 2. Meclis, h.13, s.39-40.
[2] - Delail’ul İmame, s.90.
[3] - El-Emali, Şeyh Tusi, 2. Meclis, h.13, s.41.
[4] - El- Emali, Şeyh Tusi, 2. Meclis, h.13, s.40.
[5] - El- Emali, 2. Meclis, h.13, s.41.
[6] - El-Emali, Şeyh Tusi, 2. Meclis, h.13, s.41.
[7] - Keşfu’l Ğumme, c.1, s.363.