Peygambere Salavat ve Salavatın Niteliği

Peygambere Salavat ve Salavatın Niteliği

Peygambere Salavat ve Salavatın Niteliği

Ali Asker Rızvanî

Peygamber’e (s) selam ve salavat göndermek, Müslümanların üzerinde ittifak ettiği konulardan biridir. Fakat bunun ayrıntılarında ve niteliğinde ihtilaflar vardır.

Ehl-i Sünnet’in çoğunluğu, Peygamber’e ister yazılı isterse sözlü olarak (s) selam ve salavat getirirken bunu kesik olarak yerine getiriyor. Yani yalnızca Peygamber’le yetiniyor ve onun evlatlarını zikretmiyor. Bunun aksine İmamiye Şia’sı ise Peygamber’in evlatlarını da o selama ortak ediyorlar. Şimdi bu meseleye değinerek salavatın niteliğini açıklayacağız.

Salavatın Fazileti

Kur’an’da Salavat

Allah Teala şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.”    

Allah bu ayette, müminlere, Paygamber’e (s) selam ve salavat göndermelerini emretmiştir. Nitekim kendisi ve melekler de Peygamber’e (s) selam göndermiştir. Açıktır ki Allah’ın peygamberine salavat göndermesi, ona rahmet göndermesi ve onu en yüce ve en şerefli derecelere ulaştırmasıdır. Müminlerin ve meleklerin Peygamber’e salavat göndermesi ise Allah’tan onun için rahmet ve kerem istemesidir.

Rivayetlerde Salavat

1- Hz. Peygamber (s) şöyle buyuruyor: Bana çok salavat gönderiniz, zira bana salavat göndermeniz, sizin günahlarınızın bağışlanmasını sağlar. 

2- Hz. Peygamber (s) şöyle buyurdu: Kim bana sabah ve akşam on kez salavat gönderirse şefaatim ona ulaşır. 

3- Ebu Hureyre, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayete ediyor: Kim bana bir kez selam gönderirse Allah da ona on kez selam gönderir. 

4- İmam Hüseyin, Peygamber’in şöyle buyurduğunu naklediyor: Cimri o kimsedir ki benim ismimi duyar ama bana selam göndermez.     

5- Cabir, Hz. Peygamber’in (s) şöyle buyurduğunu naklediyor: Benim adımı duyup da bana selam göndermeyen şakidir.             

6- Aişe şöyle diyor: Peygamber’in (s) şöyle buyurduğunu duydum: Abdest olmadan ve bana selam gönderilmeden kılınan namaz asla kabul olmaz.  

7- İmam Sadık şöyle buyuruyor: Namaz kılıp da Peygamber’e (s) selam göndermeyen ve bunu kasten terk eden kimsenin kıldığı namaz batıldır. 

Bu yüzdendir ki İmamiye, Şafii ve Ahmed bin Hanbel, ondan nakledilen bir rivayette İshak ve Ebu Mesud Ensari, namazda Peygamber’e (s) selam göndermeyi farz olarak kabul etmiştir. 

Şeyh Tûsî, Hilaf kitabında namazda Peygamber’e (s) selamın farz olduğu konusunda Şia’da icma olduğunu belirtmiş ve  ayrıca önceki ayeti ve üç rivayeti de farz oluşunun delili olarak göstermiştir.

Namazda Salavat

Şia İmamiye fakihleri, şu konuda ittifak etmiştir: Namazda teşehhüdde sadece Peygamber’e (s) selam göndermekle yetinmek caiz değildir, Peygamber’in (s) evlatlarına da (Al-i Muhammed) selam gönderilmelidir. Bu, Ahmed bin Hanbel’den gelen iki rivayetten biri ve İmam Şafii’den nakledilen iki görüşten biridir.  Bu, Şii ve Sünni kitaplarındaki rivayetlerin varlığından dolayıdır:

1- Ka’b bin Acre şöyle diyor: Allah’ın Resulü (s) daima, namazlarında şöyle derdi: “Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahim ve ala al-i İbrahim inneke hamidun mecid”    

Hiç kuşkusuz namazda Peygamber’e uymak vaciptir. Zira Hz. Peygamber “Benim namaz kıldığım gibi namaz kılın” diye buyurmuştur. 

2- Ebu Mesud Ensari Peygamber’in (s) şöyle buyurduğunu söylüyor: Namaz kılıp da bana ve ehlibeytime selam göndermeyen kişinin namazı kabul edilmez. 

3- Cabir bin Yezid Ca’fi, İmam Bakır’dan (as) o da Ebu Mesud Ensari’den Peygamber’in (s) şöyle buyurduğunu naklediyor: Namaz kılıp da namazında bana ve ehlibeytime selam göndermeyenin namazı kabul olmaz.

Namaz Dışında

1- Ebu Mesud Ensari şöyle diyor: Allah’ın Resulü (as) Sad bin Ubade’nin meclisine girdi. Beşir bin Sa’d, -Ebu Numan bin Beşir olarak da bilinir- Hz. Peygamber’e şöyle dedi: Size selam göndermemizi buyurdunuz. Bunun niteliğini açıklar mısınız? Hz. Peygamber (s) bir süre sükut etti. Biz, keşke bu soruyu sormasaydık diye düşündük. Peygamber (s) daha sonra şöyle buyurdu: Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed kema salleyte ala İbrahim ve barik ala Muhammed ve al-i Muhammed, kema barekte ala İbrahim fi’l alemin inneke hamidun mecid, ve’s selamu kema kad alemtum.   

2- Ebu Said Hudri şöyle diyor: Allah’ın Resulü’ne şöyle dedik: Sana selamın niteliğini öğrendik peki sana salat etmenin niteliği nasıldır? Peygamber (s) buyurdu ki: şöyle söyleyin: Allahumme salli ala Muhammedin abdike ve resulik, kema salleyte ala İbrahim, ve barik ala Muhammed ve al-i Muhammed kema barekte ala İbrahim.

3- İbn Abbas şöyle diyor: Allah’ın Resulüne (s) şöyle dedim: Sana selamın niteliğini öğrendik, peki sana salavatın niteliği nasıldır? Peygamber (s) buyurdu ki: Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed kema salleyte ala İbrahim ve ala al-i İbrahim, inneke hamidin mecid ve barek ala ala Muhammedin ve ala al-i Muhammed ve kema barekte ala İbrahim ve ala al-i İbrahim inneke hamidun mecid.  Aynı içeriği İmam Ali, (as) Hz. Peygamber’den (s) nakletmiştir.

4- Zeyd bin Harise Peygamber’in (s) şöyle buyurduğunu naklediyor: Bana selat gönderiniz ve duada şöyle demeye çalışınız: Allahumme salli ala Muhammed ve barek ala Muhammed ve ala al-i Muhammed, kema barekte ala İbrahim ve ala al-i İbrahim, inneke hamidun mecid. 

5- Ebu Talha şöyle diyor: Hz. Peygamber’e (s) şöyle dedik: Ey Allah’ın Resulü, sana salat etmenin niteliği nasıldır? Buyurdu ki şöyle söyleyin: Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahime ve al-i İbrahim, inneke hamidun mecid. Ve barek ala Muhammedin ve al-i Muhammed, kema barekte ala İbrahim ve al-i İbrahim inneke hamidun mecid.  

6- Talha diyor ki Peygamber’e (s) şöyle sorduk: Sana selamın niteliğini öğrendik, peki sana salat etmenin niteliği nasıldır? Buyurdu ki şöyle deyiniz: Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed, barekte ala Muhammed ve Al-i Muhammed, kema salleyte ve barekte ala İbrahim ve al-i İbrahim inneke hamidun mecid.

Bu içeriği Buhari, Ka’b bin Acze’den ve Allah’ın Resulü’nden (s) naklediyor ki daha önceki bölümde ona değinmiştik.  

7- Bureyde Huzai, Peygamber’in şöyle deyin diye buyurduğunu naklediyor: Allahumme ec’al salavatike ve rahmetike ve berekatike ala Muhammed ve al-i Muhammed, kema cealteha ala İbrahim ve ala İbrahim inneke hamidun mecid. 

8- Aişe şöyle diyor: Peygamber’in (s) ashabı dedi ki: Ey Allah’ın Resulü bize sana çokça salat ve selam göndermemiz emredildi. Biz senin beğendiğin şekilde selam göndermek istiyoruz. Peygamber (s) buyurdu ki: Şöyle deyiniz: Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahime ve al-i İbrahim, erheme ala Muhammed ve al-i muhammed, kema rahmete ala İbrahim ve al-i İbrahim ve barek ala Muhammedin ve al-i Muhammed, kema barekte ala İbrahim ve al-i İbrahim inneke hamidun mecid. Selam ise öğrendiğiniz şekildedir. 

9- İbn Hace, Peygamber’in (s) şöyle buyurduğunu naklediyor: Bana tamamlanmamış ve kesik selam göndermeyin. Dediler ki: tamamlanmamış selam nedir? Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: Allahumme salli ala Muhammed deyip bitirmeyin; Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed deyin.   

Bu yüzden Fahr-ı Razi tefsirinde Peygamber’e salavatın şu şekilde olması gerektiğini söylüyor: Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed. 

Âl-i Peygamber Kimlerdir?

Rivayetlere baktığımızda Peygamber’in ehlibeytten maksadının masum imamlar (as) olduğunu görüyoruz.

Müslim, Aişe’den şöyle naklediyor: Allah’ın Resulü, bir sabah vakti omzunda abası olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan bin Ali geldi. Onu abanın altına aldı. Sonra Hüseyin geldi, onu da abanın altına aldı. Sonra Fatıma geldi, onu da abanın altına aldı. Sonra Al geldi ve onu da abanın altına aldı. Sonra şu ayet nazil oldu: “Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab: 33)

Tirmizi, Sahih’inde Ömer bin Seleme’den şöyle naklediyor: Tathir ayeti, Peygamber’e, Ümm Seleme’nin evinde nazil olduğunda Peygamber, Fatıma’yı, Hasan’ı, Hüseyin’i ve Ali’yi davet etti. Sonra abasını onların üstüne örttü ve şöyle dedi: “Allah’ım bunlar benim ehlibeytimdir. Her türlü kiri ve pisliği onlardan uzak et ve onları temiz kıl.” Ümm Seleme diyor ki “Ey Allah’ın Resulü, acaba ben de onlardan mıyım?” diye sordum. Peygamber buyurdu ki: “Sen kendi makamındasın.” 

Yine Ahmed bin Hanbel şöyle naklediyor: Mubahele ayeti nazil olduğu zaman, Allah’ın Resulü, Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı ve Hüseyin’i çağırdı ve “Allah’ım bunlar benim ehlibeytimdir” diye buyurdu.  

Bilindiği gibi, Ehlibeyt, Peygamber’in (s) özel bir teveccühünün olduğu bu dört kişiyle sınırlı değildir. Gerçi bazı rivayetlerde bir sınırlama söz konusu ise de bu, hakiki bir sınırlama değil, masum olmayanlara karşı bir sınırlamadır. Öte yandan Ehlibeyt’ten o dört kişi o sırada mevcuttu ve onları muhatap almıştı.

Fahr-ı Razi şöyle diyor: Al-i Muhammed (as) işleri Peygamber’e dönen kimselerdir. Peygamberle güçlü ve mükemmel ilişkisi olan herkes al-i peygamberdir. Hiç kuşkusuz Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin, (as) Peygamber’le (s) en güçlü ve en güvenilir ilişkiye sahipti. Bu konu, mütevatir rivayetlerle ispat edilmiştir. O halde onların al-i peygamber olmaları vaciptir.     

Salavatın Teşri Olunmasının Felsefesi

Müslümanların Peygamber’e (s) selam ve salavat göndermesi, yüce Peygamber’in (s) 23 yıllık yorulmak bilmez çabalarına bir teşekkür ve minnet ifadesidir. Her Müslümanın Allah’ın en büyük nimeti olan peygamberin tebliğinin kıymetini takdir etmesi gerekir. Öte yandan psikolojik açıdan da Peygamber’e salat selam ve dua etmek, ona olan sevginin daha kökleşmesine ve sağlamlaşmasına neden olur. Bu davranış, kişinin Hz. Peygamber’in yol göstericiliğini daha sıkı bir şekilde takip etmesini sağlar.

Ayrıca salavat bir duadır. Salavat ifadeleri, Allah’ın teveccühünün ve ilahi rahmetinin Peygamber’e salavat gönderip dua eden Müslümanlara nazil olması anlamına gelir ve Müslümanlar bu şekilde Allah’tan yüce Peygamber’e ve masumlara daha fazla rahmet etmesini, onların mukaddes nurlarını ve temiz ruhlarını daha da yüceltmesini istemektedir.  

Âl-i Muhammed’in İslam’daki Konumu

Peygamber (s) ehlibeytinin Allah katındaki, Kur’an’daki ve hadislerdeki konumu çok yüksektir. Hz. Peygamber’in açıklamalarıyla Ehlibeyt’in İslam kültürünün açıklanması ve yayılması konusunda oynadığı önemli rolü dikkate aldığımızda onlara salavatın lüzumu daha iyi anlaşılır.

Al-i Muhammed yani Ehlibeyt, öyle bir kutsal nurdur ki Tathir ayeti onlar hakkında inmiştir. Onların velayetine, veli-yi emre itaat ayeti, dinin tebliğ edilmesi ve kemale erdirilip tamamlanması ayetleri tanıklık etmektedir. Onlar, başkalarının soru sorması gereken zikir ehlidir. Onlar, insanların hidayet yolunu bulduğu yıldızlardır. Onları sevmek Hatemu’l Enbiya’nın risaletinin ücretidir. Onlar, Allah’ın İslam ümmetini onlara yönelik davranışları sebebiyle hesaba çekeceği büyük ilahi nimettir.

Onlar, kitabın tamamına sahip olan bilginlerdir. Allah’ın Resulü’nün (s) Necran Hıristiyanları ile mübahalesi sırasında Allah’ın hüccetleri olarak hareket etmiştir. Onlar, inci ve mercan ailesidir. Çokça yaptıkları infak sebebiyle Allah onları isar (fedakarlık) ayetiyle ödüllendirmekle kalmamış, İnsan Suresini de onlara hediye etmiştir. Ehlibeyt, Peygamber’in kendisinden sonra ümmete, Kur’an’ın delili olarak bıraktığı iki ağır emanetten biridir. Onlar, kendilerine tutunanları kurtuluşa erdiren ümmetin kurtuluş gemisidir. Onlar, Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin ve İmam Hüseyin’in soyundan gelen 9 masum imamdır.   

Ebter (Kesik) Salavat

Muhtemelen Hz. Peygamber (s) Al-i Muhammed’e salavat konusundaki onca vurgusuna rağmen Müslümanlardan bazılarının bu tavsiyeyi terine getirmeyeceğini ve Al-i Muhammed’e salavat göndermekten kaçınacağını tahmin etmişti. Nitekim İbn Hacer’in naklettiği hadiste, Hz. Peygamber, Müslümanlara şöyle buyurdu: “Bana ebter (eksik) salavat getirmeyiniz.” Sahabeler: “Ebter salavat nedir ey Allah’ın Resulü?” diye sordu. Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: “Allahumme salli ala Muhammed diyerek yetinmenizdir. Şu şekilde söyleyiniz: Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed.”  

Peygamber’in ehlibeytine salavat getirmeksizin sadece peygamberin kendisine salavat göndermek sadece kerih görülüp nehyedilmemiştir, daha da ötesi, namazda böyle yapılması halinde namaz Allah katında kabul edilmemektedir.

Darekutni ve Beyhaki, Hz. Peygamber’den (s) şöyle naklediyor: Kim namaz kılar da namazda bana ve ehlibeytime salavat göndermezse onun namazı kabul olmaz.  

Güncelleme Tarihi: 23 Haziran 2023, 08:25
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER